Bu pazar annelerin şansına, Ankara’da hava çok güzeldi. ODTÜ’de arkadaşlarla geleneksel hale gelen brunch’tan sonra Selin’in ısrarlarıyla kendimizi nemli memli diye aldırmadan çimenlerin üstüne bıraktık. Baba derhal uyku moduna geçti tabii. Biz de Selin’le biraz ağaç, yaprak, börtü, böcek gözlemledik. Sonra ne yapsak acaba diye düşünürken bu küçük dal parçalarına gözüm takıldı. Mümkün olduğunca aynı boy ve kalınlıkta olmalarına dikkat ederek 15 tane dal topladım. Fotoğraftaki taşın üzerine oturduk ve önce dallarla araba, balık, tren, ev, içinde yaprak olan vazo, açık kitap gibi şekiller yaptık.
Sonra meşhur Mikado oyununun naçizane bahçe versiyonunu en basit haliyle oynadık. Açıkçası bir kere oynadıktan sonra bir daha istemez diye düşündüm ama defalarca oynamak istedi. İlk iki seferde dalları oynatmaması gerektiğini pek anlayamadı. Sonra -Montessori yöntemi sağolsun- benim hiç bir şey söylemeden, ağır hareketlerle dalları nasıl kaldırdığımı gözlemledi ve hemen ardından müthiş bir yoğunlaşmayla dalları hareket ettirmeden almaya başladı. Böylelikle bir kez daha ispatlandı ki çocuklar söyleneni değil, yapılanı yapıyorlar.
Elbette bir kaç dal aldıktan sonra kasten dallara çarpıp “a, alamadım, sıra sana geçti” demeyi unutmadım:) Her oyunun sonunda da dallarımızı yanyana sıralayıp Selin’e saydırdım.